Denizler iletişim
kaynağı, kültür ve bilimin yayılış
ortamıdır, bu nedenle
ticaret yollarını korumak
ilkçağlardan bu yana hep önem arz
etmiştir. Günümüze kadar sürecin gelişmesinde
dönüm noktaları yaratacak değişikliklere sebep olan denizcilik gücü, değişimin vazgeçilmez ve hatta önemli bir parçası
olmuştur. Yaşanan süreçler ülkelerin ve de ülkemizin denizciliğe bakış açısını,
denizden beklentilerini, denizin
insanlara sunduklarını değerlendirebilmelerini etkilemiş
ve günümüz denizciliğinin şuan ki yapısının
oluşturmuştur.
Türkler, liman
ve deniz ulaştırma sektörüne 11. Yüzyılın sonlarında askeri amaçlar doğrultusunda girmiş ve 15. Yüzyılda
dünyanın hatrı sayılır denizci ülkelerinden biri haline gelmiştir. 16. Yüzyılda
Amerika’nın henüz yerleşime
açık olmadığı bir dünyada, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarını çevreleyen bütün denizlerde Türkler faaliyet göstermişlerdir. Kapitülasyonlar sebebiyle, Osmanlı
denizlerindeki ticaret, zamanla
yabancı gemilerin üstünlüğü ile sonuçlanmıştır. Bir takım
önlemler alınmış olsa da yeterli olmamıştır. Sanayi devrimiyle birlikte buharlı ve çelik gövdeli gemilere geçilmesi,
Osmanlı ticaret filolarının hükmünü azaltmıştır. Buharlı gemi yapımı
sonucunda istenilen başarıya
ulaşılmamıştır.
Cumhuriyet döneminde Kabotaj Kanunu çıkarılarak, milli sularda yalnızca
Türk Bayrağı taşıyan
gemilerle taşımacılık yapılmasına karar verilmiştir. Bu durum milli menfaatlere
uygun olsa da, yabancı armatörlerin boşluğunun doldurulamaması sorununa yol açmıştır.
Ulaşımda önceliğin karayolu
ve demiryoluna verilmesi, deniz taşımacılığı ve limancılık
faaliyetlerini gölgede bırakmıştır. İkinci Dünya Savaşına kadar olan süreçte
Avrupa deniz ticaret filolarını ve
limancılık faaliyetlerini büyütüp geliştirirken, Türkiye’de limanların kapasiteleri arttırılmaya çalışılmış,
deniz taşımacılığı millileştirilmiş ve eski gemiler tasfiye edilerek yenileri alınıp, inşa edilmiştir.
Türk denizciliği belirli bir seviyeye taşınmış fakat yerleşim ve donanım
çerçevesinde kıyaslandığında Dünya limanları ile kıyaslandığında yetersiz kalmıştır.
Liman faaliyetlerindeki ve hizmetlerindeki gelişime
bakıldığında, liman tarihçesi
içinde temel olarak dört farklı nesil oluşumuna neden olmaktadır. 1960
öncesi, 1960 – 1980 arası, 1980 –
2000 arası ve 2000 sonrası olarak ayrılan bu nesiller içinde limanlarda genel olarak elleçlenen yüklerde,
liman konumlarında, liman faaliyetlerinde, liman
karakteristiklerinde ve liman üretim karakteristiklerinde gelişmeler yaşanmıştır. Bunların değişim
yerine gelişim olarak adlandırılmasının nedeni limanların her nesil içinde bu özelliklerine ek bir özellik katmasıdır.
Nesiller içinde kazandığı her bir ek faaliyet ve özellik, limanların daha etkin ve verimli
çalışmalarını gerektirmektedir.
Limanlarımızın alt yapı eksikliklerinin tamamlanması, teknolojiyle entegresi, Ege, Akdeniz ve
Karadeniz kıyılarına daha fazla yayılması; uygulama aşamasında bulunan liman yatırım
projelerinin hızla tamamlanması gerekmektedir. Bununla beraber
limanların kara içlerindeki pazarlara demiryollarıyla
bağlanması, bu sayede ucuz ve hızlı malzeme akışının sağlanması gerekmektedir.
Yorumlar (0)
Yazıya ilk yorumu siz yazarak düşüncelerinizi diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.